Kayıtlar

FEMİNİST RAHİBE: JUANA INES

Resim
Kadınların direnişini kırmak için ısrarla uğraşır, sonra da onları hoppalıkla suçlarsınız. Kadını elde edene kadar göklere çıkarır, amacınıza ulaşınca da aşağılarsınız. Hangisi daha zavallı; para için günah işleyen kadın mı; yoksa günah işlemek için para ödeyen erkek mi? Hepinizin aynı derecede suçlu olduğunuz düşüncesi sizi niye bu kadar şaşırtıyor? Ya onları ne hale getirdiyseniz o halde sevin, ya da onları sevebileceğiniz bir hale getirin.  (Sor Juana Ines de la Cruz) Juana Ines de la Cruz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre geçtiğimiz yıl 440 kadın öldürüldü. 2019 yılı Ocak ayında ise 43 kadın cinayete kurban gitti. Şubat ayında öldürülen kadın sayısı 31… Kurbanların katilleri ise yüzde 50 oranında eş, akraba, eski sevgili ya da birlikte olduğu erkekler… Bu cinayetlerin nedenlerine gelince… Efendim, sevdikleri tarafından yaşamlarına son verilen kadınların çoğunluğu hayatlarına dair karar alma haklarını ku...

Kış...

Resim
Soğuk bir anda şehrin üzerine çöküverdi. Hava puslu ve karanlık. Henüz yazın etkisinde olan biz şehir sakinleri önce direndik; öyle ya bu geçici bir durumdu, henüz ayaklarımızdan sandaletlerimizi, üzerimizden tişörtlerimizi çıkarmamıza gerek yoktu. Heyhat, doğa bizim kırılgan hislerimizle ya da beklentilerimizle hareket edecek değildi. Sonunda ona boyun eğdik, güçlünün karşısında hep yaptığımız gibi… GÖZÜMÜZ YUKARIDA Şimdi aramızda konuşuyoruz; “Bu nasıl hava” diye. Hep yaptığımız gibi… Yağmur yağıyor; bazen bardaktan boşanırcasına, bazen de ince ince ahmak ıslatan cinsinden. Biz “Bir dursa” umuduyla gözümüzü gökyüzüne dikiyoruz. Hep yaptığımız gibi… Rüzgar öyle bir esiyor ki düşüncelerimiz bile boşlukta savrulup duruyor. Başımız önde “Bir zapt edebilsem” serzenişindeyiz. Hep yaptığımız gibi…  Soğuk içimize işlemeye başladı, sanki güneşin bize gülümsediği o parlak günler hiç yaşanmamış gibi. Bizse “Yaz gelse” demeye başladık. Hep yaptığımız gibi… Şehir halkının...

Balat’ta bir öncü: Demir Kilise

Resim
Sürprizleri sever misiniz? Ben bayılırım! Hiç düşünmeden beni rutinin içinden çekip alan heyecanların peşine takılıp giderim… Belki bu yüzdendir İstanbul’dan kopamayışım. Her semt, her sokak, her bina içinde farklı hikayeler barındırır. Balat gibi… Bıkıp usanmadan gezdiğim semtlerin başındadır Balat. Tarihi dokusu, mistik havası, neredeyse yıkılacak gibi duran binaları, sokaklara asılmış çamaşırları, eskicileri, mezat salonları, modern kafeleri, sokak lezzetleri… Bilirim ki her seferinde beni şaşırtacak, heyecanlandıracak, düşündürecek ya da alıp geçmişin dehlizlerinde dolaştıracak. DİNLEMEYİ BİLMEK GEREK Ayrıca bütün karmaşasına rağmen çok samimi ve sıcak; ne Nişantaşı ve Bağdat Caddesi gibi soğuk ve mesafelidir, ne de Beyoğlu gibi yabancı istilasında. Zamana direnip örselense bile kendi gibi kalmayı bilmiştir. Üstelik Balat’ı Balat yapan Rum ve Yahudiler’in göçüp gitmesine rağmen…  Şahsen ne zaman Agora Meyhanesi’nin önünden geçsem Agop...

KADININ ADI: NEZİHE MUHİDDİN

Resim
Nezihe Muhiddin (1889-1958) İdealleri uğruna bedel ödeyen insanlara saygım sonsuz. Beni cezbeden onların inançla, yılmadan ve cesaretle hedeflerine ulaşmak için verdikleri mücadele; başarılı olup olmadıklarıyla ilgilenmiyorum…  Hayatı boyunca kadınların birey olabilmesi için çabalayan Nezihe Muhiddin de kararlılığı ve azmiyle hayranlık uyandıran isimlerden. Unutmayalım; kadınların bugün sahip olduğu haklar gümüş bir tepsi içinde sunulmamıştır, Muhiddin ve davanın savunucusu olan hemcinslerinin verdiği mücadele sayesinde kazanılmıştır. Kadınların 83 yıl önce, yani 5 Aralık 1934’te seçme ve seçilme hakkı kazanmasında katkıda bulunanlara Nezihe Muhiddin özelinde sonsuz saygıyla... Evde eğitim aldı Ali Şevket Paşa’nın kızı Zehra Hanım ile savcı Muhiddin Bey’in kızı olan Nezihe Muhiddin, 1889 yılında Kandilli’de dünyaya geldi. Mahalle mektebine başlayan Muhiddin daha sonra evde özel dersler alarak eğitim hayatına devam eder. Fransızca, Arapça, Farsça ve Almanc...

Devrimi kadınlar yapar

Resim
‘Dünyayı değiştirmek istiyorsan, kendinden başla…’ ODTÜ öğrencilerinin bu yıl ki mezuniyet töreninde taşıdıkları dövizleri görünce Gandhi’nin bu sözünü hatırladım yine… Hayata atılmaya hazır 100’lerce pırıl pırıl genç insan, ülkelerinde ve dünyada yaşananlarla ilgili endişelerini ve eleştirilerini nasılda ince bir mizah anlayışıyla dile getirmiş. Dövizlerde üzerinde en çok durulan konulardan biri kadınlara yönelik taciz ve şiddetti. Yaşadığımız coğrafyada kadın olmak dün de o zordu, bugün de... Günümüzde özgür ve kendi tercihlerini yaşayan bireylersek bunu öncelikle Atatürk’ün devrimlerine ve kadına karşı inancına borçlu olduğumuz konusunda eminim ki hemfikirizdir. Ancak ataerkil bir toplumda hiçbir söz hakkı olmayan öncü kadınlarımızın statükoya başkaldırıp idealleri uğrana verdikleri mücadeleleri de gözardı etmemeliyiz. Düzenlediği mitinglerle işgal altındaki Osmanlı halkını uyandırmaya çalışan ve Kurtuluş Savaşı’na destek veren Halide Edip, suret çizmenin günah sayıld...

Beyoğlu bize yabancılaştı

Resim
‘Türkiye’nin nabzını tutmak istiyorsanız, İstanbul’a bakmalısınız’ derler. Bence İstanbul’un nabzını tutmak için de İstiklal Caddesi’ne bakmalısınız.  90’lı yıllarda üniversite eğitimi için geldiğim İstanbul’da ilk görmek istediğim semtlerden biriydi Beyoğlu… Caddenin kalabalığı ve insan çeşitliliği nasıl da büyülemişti beni. Başta Emek Sineması olmak üzere Alkazar ve Sine Pop gibi sinema salonlarında en son filmleri seyrettim. Locaların bulunduğu o kocaman salonlarda daracık deri koltuklarda dev perdeye bakmanın keyfini yaşadım. İstiklal Caddesi'nde yol çalışmaları yüzünden bir süre tramvay seferleri yapılmayacak. Atatürk Kültür Merkezi’nde izlediğim oyunların, dinlediğim konserlerin sayısını hatırlamıyorum bile. Özellikle cumartesi günleri klasik müzik konserlerinin tadını hiçbir şeyle değişmem. Beyoğlu’nun tadı tuzu yok Kiliseye de ilk kez İstiklal Caddesi’nde gitmiştim. Hala bunaldığımda St. Antuan’ın o huzurlu havasına sığınıp soluklanırım. Balık Pazarı...

Yerebatan Sarnıcı ağlıyor

Resim
Tarihi Yarımada’ya geçtiğimiz hafta yaptığım gezi sırasında  İstanbul’da beni en çok etkileyen mekanlardan biri olan Yerebatan Sarnıcı’nı (Bazilika Sarnıcı) da ziyaret ettim.  Bizans İmparatoru I. Justinianus’un (527-565) yaptırdığı sarnıç, bence İstanbul’un en mistik yapılarından biridir;  kapıdan girer girmez 336 dev sütun, tüm heybetiyle ziyaretçilerini selamlar. Pagan dönemi tapınaklarından toplanan sütunlarla inşa edilen ve adeta mermerden bir ormandaymış hissi veren sarnıçta hiç kuşkusuz en ilgi çekenler; Medusa Başı’nın bulunduğu sütun ile Gözyaşı Sütunu’dur. Bu büyülü mekanda gezerken zaman kavramını kaybedebilirsiniz. Böylesi bir yapının, atadan kalma sırça bir eşya gibi özenle korunması gerektiğini düşünüyorum. Yerebatan Sarnıcı Gelin görün ki, tarihi yapının bugünkü hali içler acısı. Sarnıcın girişinde kurulan platforma bir taht yerleştirilmiş. Ziyaretçiler, bu tahta kurulup Osmanlı sultanları gibi poz verebiliyor. Fonda ise tasavvuf m...